U7m9. 1. Elif, Lâm, Mîm, Râ. O Kitap’ın ayetleridir bunlar. Ve sana Rabbinden indirilen, haktır. Ne var ki, insanların çokları iman etmezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 2. Allah odur ki, gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz onları... Sonra arş üzerine egemen olmuştur. Güneş’i ve Ay’ı da boyun eğdirmiştir. Bunların tümü belirlenmiş bir vakte kadar akar dururlar. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir O... Ayetleri birer birer gözler önüne serer ki, Rabbinize kavuşacağınıza açık seçik inanasınız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 3. Yeri uzatıp döşeyen ve onda oturaklı dağlar ve nehirler vücuda getiren O’dur. Bütün meyvalardan kendi içlerinde ikişer çift yaratmıştır O. Geceyi gündüze sarıp bürümektedir O. Bütün bunlarda derin derin düşünecek bir topluluk için elbette ayetler vardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 4. Yeryüzünde birbirine sırt vermiş komşu kıtalar, üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, bir tek suyla sulanırlar. Biz bunların, yemişlerde bir kısmını diğer bir kısmına üstün kıldık. Bütün bunlarda aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ki ibretler vardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 5. Eğer şaşıyorsan, esas şaşılacak olan onların şu sözüdür "Biz toprak olunca mı ve gerçekten mi yeni bir yaratılış içinde bulunacağız?" Bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. Ve bunlar boyunlarına bukağılar vurulanlardır. Bunlar ateşe dost olanların ta kendileridir; orada sürekli kalacaklardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 6. Senden, güzellikten önce kötülük istemede acele ediyorlar. Halbuki önlerinden pek çok örnek gelip geçti. Şu da bir gerçek ki, Rabbin insanlara karşı, zulümlerine rağmen af sahibidir. Ve Rabbinin azabı elbette çok şiddetlidir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 7. Küfre sapmış olanlar şöyle derler "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" Sen sadece bir uyarıcısın ve her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder vardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 8. Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O’nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 9. Gaybı da görünen âlemi de bilendir/Âlim’dir O... Kebîr, sınırsızca büyük O’dur; Müteâl, sonsuzca yüce O’dur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 10. Sizden, sözü saklayan da açıklayan da geceye sığınıp gizlenen de gündüz yol alan da onun için birdir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 11. Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah’ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah’ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 12. Size, hem korku hem ümit olsun diye şimşeği gösteren O’dur. Yüklü yüklü bulutları da O oluşturuyor. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 13. Gök gürültüsü O’nu hamd ile tespih eder; melekler de O’ndan ürpererek... Yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Allah, tuzak kuranların hilelerini başlarına geçirmede çok güçlü olduğu halde, onlar O’na karşı mücadele edip duruyorlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 14. Gerçek dua yalnız O’na/hak davet yalnız O’nun için yapılır. O’nun dışında yalvarıp davet ettikleri ise onlara hiçbir şekilde cevap veremezler. Onlar, ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya doğru açan ama suya ulaşamayan birinden başkasına benzemiyorlar. Küfre sapanların dua ve davetleri, şaşkınlığa dalmaktan başka bir işe yaramaz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 15. Göklerde ve yerde kim varsa gölgeleriyle birlikte ister istemez ve sabah-akşam Allah’a secde eder. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 16. De ki "Göklerin ve yerin Rabbi kim?" De ki "Allah." De ki "O’nun yanında başka evliya mı/destekçiler mi edindiniz? Bunlar kendilerine bile yarar sağlayıp zarar verme gücünde değiller." De ki "Körle gören yahut karanlıklarla ışık bir olur mu? Yoksa Allah’a, tıpkı O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratış/yaratılanlar kendileri için benzeşir hale mi geldi?" De ki "Allah’tır her şeyi yaratan, O’dur Vâhid ve Kahhâr olan." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 17. Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi ölçülerince/kaderlerine göre sel oldu, ardından da sel, üste çıkan köpüğü taşır hale geldi. Bir süs eşyası veya âlet yapmak isteğiyle ateşte körükledikleri şeylerde de benzeri bir köpük vardır. Allah hakla bâtılı işte böyle örneklendiriyor Köpük, atılır gider; insanlara yararlı olansa toprakta kalır. Allah, işte bu şekilde örnekler verir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 18. Rablerinin çağrısına olumlu cevap verenler için güzellik vardır. O’na olumlu cevap vermeyenlere gelince, yeryüzündekilerin tamamı onların olsa, bir o kadar da ilave edilse, kurtulmak için bunların tümünü fidye verirlerdi. Böylelerinin hesabı kötü olacaktır; varacakları yer de cehennemdir. Ne kötü yataktır o! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 19. Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 20. İşte bunlardır, Allah’a verdikleri söze sadık kalanlar ve antlaşmayı bozmayanlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 21. Onlar, Allah’ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar, Rablerinden korkarlar ve hesabın kötüsünden ürperti duyarlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 22. Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir ölümsüz yurt. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 23. Adn cennetleri bunlar içindir. Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden hayra ve barışa hizmet etmiş olanlarla birlikte girerler oraya. Meleklerse her kapıdan yanlarına sokulurlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 24. "Selam size, sabrettiğiniz için! Ne güzeldir şu sonsuzluk yurdu!" derler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 25. Allah’a verdikleri sözü, onu antlaşma haline getirdikten sonra bozanlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgun çıkaranlara gelince, böyleleri için lanet var. Yurdun en kötüsü de onların olacak. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 26. Allah, dilediği kimse için rızkı alabildiğine açar da sınırlayıp kısar da. İğreti dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysaki dünya hayatı, âhirete oranla sadece küçük bir nimetlenme. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 27. Küfre sapanlar derler ki "Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!" De ki "Allah dilediğini/dileyeni saptırır. Doğruya yöneleni de kendisine iletir." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 28. Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah’ın zikriyle/Kur’an’ıyla tatmin bulan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah’ın zikriyle/Kur’an’la tatmin bulur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 29. İman edip hak ve barış uğruna iyi işler yapanlara mutluluk ve müjde var, güzel bir gelecek var. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 30. İşte seni böylece, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmet içinde resul kıldık ki, onlar Rahman’a küfrederlerken sen kendilerine, sana vahyettiğimizi okuyasın. De ki "O’dur benim Rabbim, ilah yok O’ndan başka, O’na dayanmışım ben! Yalnız O’nadır tövbem!" Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 31. Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah’ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah’ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 32. Yemin olsun, senden önceki resullerle de alay edildi. İnkâr edenlere biraz süre verdim ama sonunda hepsini yakaladım. Gördüler nasılmış azap! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 33. Allah’a ortaklar tanıdılar. Peki, her benliğin yaptığı işin başında duranla bunlar bir mi? De ki "Onları isimlendirin. Yoksa siz Allah’a, yeryüzünde bilmediği birşey mi haber veriyorsunuz? Yoksa, anlamsız bir laf mı ediyorsunuz?" Hayır, küfre sapanlara, tuzakları süslü gösterildi de yoldan döndürüldüler. Allah’ın şaşırttığına kılavuzluk edecek yok. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 34. Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah’a karşı koruyacak kimse de yoktur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 35. Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yurdu ise ateş... Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 36. Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle ferahlarlar. Ama hiziplerden bazıları onun bir kısmını inkâr ederler. De ki "Bana, yalnız Allah’a kulluk etmem, O’na ortak koşmamam emredildi. Ben O’na yakarır, O’na davet ederim. Dönüşüm de O’nadır." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 37. İşte biz o Kur’an’ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah’tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 38. Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah’ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 39. Allah dilediğini silip yok eder, dilediğini sâbit tutar. Kitap’ın anası/ana Kitap O’nun katındadır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 40. Ya onlara vaat ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 41. Görmüyorlar mı ki biz o yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Allah hükmeder; O’nun hükmünü denetleyecek de yoktur. Hesabı çok çabuk görür O. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 42. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuştu, ama tüm tuzaklar Allah’ındır. Her benliğin ne kazandığını O bilir. Kâfirler de bilecek sonsuzluk yurdu kimindir! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 43. Küfre sapanlar "Sen gönderilmiş bir elçi değilsin." diyorlar. De ki "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında kitap bilgisi bulunanlar yeter." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 55-RAHMÂN 72. Ayet حُورٌ مَّقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ Hûrun maksûrâtun fîl hiyâmhiyâmi. Bayraktar Bayraklı 68-78 İkisinde de her türlü meyveler, hurmalar ve nar vardır. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? İçlerinde huyu ve yüzü güzel hanımlar vardır. Şimdi, Rabbinizin güzelliklerini nasıl inkâr edebilirsiniz? Otağları içinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. Şimdi, Rabbinizin vefasını nasıl inkâr edebilirsiniz? Yeşil yastıklara ve rengarenk halılara yaslanarak sohbet ederler. Rabbinizden daha ne istiyorsunuz? İhtişam sahibi ve cömert olan Rabbinin adı ne yücedir! Edip Yüksel Çadırlara kapanmış güzeller Erhan Aktaş Çadırlarda korunaklı huriler1 vardır. 1- Parlak siyah gözlü eşler. “Hur,” parlak siyah göz demektir. Bu ayete, genellikle “ceylan gözlü huriler, ahu gözlü huriler, iri gözlü dilberler” şeklinde anlam verilmektedir. Bu, dil yönünden de, çeviri tekniği açısından da Kur’an’a karşı sadakatsizliktir. Çünkü “huri” zaten iri gözlü, ceylan gözlü veya ahu gözlü anlamındadır. Dolayısı ile “ceylan gözlü huriler” diyen bir kimse, “laf oyunu” yapmaktadır. Zira “ceylan gözlü” zaten “huri” sözcüğünün karşılığıdır. Bu kimseler aslında, “ceylan gözlü, ceylan gözlü” demiş olmaktadırlar. Huri sözcüğünü; “kadın”, “dilber” olarak çevirmek, yani ayete “ceylan gözlü kızlar, kadınlar, dilberler” olarak anlam vermek kesinlikle “Cahiliye Arap Kültürü ve Atalar dininden etkilenmenin sonucudur. Ayet, “lafız” olarak ta “anlam” olarak” da dişil bir anlam taşımamaktadır. “Hur” sözcüğüne bu şekilde anlam vermek esasen İsrailiyat kaynaklıdır.“İsrailiyat kaynaklı erkeksi algı,” ayette yer alan “hur” sözcüğüne “dişil” anlam yükleyerek; ayeti, “ceylan gözlü dilberler”, “ahu gözlü kadınlar”, “huriler” şeklinde anlamlandırmaktadır. Oysaki “hur” hem erilliğin hem de dişilliğin çoğuludur. “Hur” sözcüğünün tekil formu, erkek için “ahver”, dişi için “havra” dır. Kur’an’da, sözcüğün çoğul formu olan “hur” sözcüğü, cinsiyet olarak ne erkek ne de kadın anlamı taşımaktadır. “Hur” sözcüğü, her iki cinsi de içine alan ortak bir anlama sahiptir. Yani hem erkeğin hem de kadının gözünü ifade etmektedir. Ayrıca bu sözcükle anlatılmak istenen şey “güzellik”tir. Bu sözcüğün, tefsir ve çeviri külliyatında, Cennet’te erkeklere sunulacak, ikram edilecek dişi varlıklar olarak tanımlanmış olması, vahye dair yaşanan önemli yanılgılardan biridir. Bu, İslam’ın ahiret inancına sokulmuş önemli bir yanılgıdır. Ödüllendirmede ve cezalandırmada cinsiyet ayırımcılığı yapmak, Kur’an’a iftira atmak demektir. Muhammed Esed Kutsananlar, orada, harika çadırlarda saf ve çekingen, yumuşak huylu eşleri ile birlikte yaşayacaklar. Mustafa İslamoğlu Çardaklar içinde, gözü gönlü dışarıda olmayan pırıl pırıl eşler Süleyman Ateş Çadırlara kapanmış hûriler. Süleymaniye Vakfı Köşklerde[*], oralardan çıkmayan huriler hizmetçi kızlar vardır. [*] الخيمة çadır veya ahşap ev anlamına gelir.Lisan Cennetteki evler köşk şeklinde olacağı için köşk anlamını tercih ettik. Yaşar Nuri Öztürk Çadırlar içinde bekletilen huriler var. 55 - Rahman Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali Bismillâhirrahmânirrahîm. 4. O belletti ona beyanı. 5. Güneş ve Ay. Hesaba bağlıdır her birinin her şeyi. 6. Çimen/yıldız ve ağaç secde ediyorlar. 7. Ve gök. Yükseltti onu. Ve koydu şaşmaz ölçüyü, mizanı. 8. Azgınlık etmeyin ölçü ve tartıda, saptırmayın mizanı. 9. Ölçüyü titizlikle, adaletle koruyun ve hüsrana araç yapmayın mizanı. 10. Ve yerküre. Koydu onu toprakta yaşayacak yaratıklar için. 11. Bir meyve var onda. Ve salkımlarla donatılmış hurma ağaçları. 12. Çimli ve samanlı dâne ve hoş kokulu otlar vardır. 13. Bu böyle iken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 14. İnsanı, pişirilmiş çamur gibi kuru bir balçıktan yarattı. 15. Cini de ateşin dumansızından yarattı. 16. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 17. İki doğunun Rabbi de O'dur, iki batının Rabbi de. 18. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 19. Salmıştır iki denizi; buluşup kucaklaşıyorlar. 20. Bir ayırıcı var aralarında; kendi sınırlarını aşmıyorlar. 21. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 22. Çıkıyor onlardan inci ile mercan. 23. Peki Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 24. Denizde koca dağlar gibi akıp giden o görkemli gemiler de O'nundur. 25. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 26. Yer üzerinde bulunan herkes yok olacaktır. 27. Sadece o bağış ve celal sahibi Rabbinin yüzü kalacaktır. 28. Peki, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 29. Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iş ve oluştadır. 30. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 31. Ey ağırlıklı ve onurlu iki toplum/ey insan ve cin toplulukları! Sizinle de meşgul olacağız. 32. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında bir şeyle geçip gidemezsiniz! 34. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 35. İkinizin de üzerine ateşten bir alev ve erimiş bakır/duman gönderilir de başarılı olamazsınız. 36. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 37. Gök yarılarak, eriyip kızarmış yağ/kırmızıya boyanmış deri gibi bir gül haline geldiği zaman, 38. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan? 39. O gün günahlarından ne cin sorguya çekilir ne de insan. 40. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan? 41. Suçlular, yüzlerinden tanınır da yakalanırlar perçemlerinden ve ayaklarından. 42. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan? 43. İşte bu, günahkârların yalanlayıp durdukları cehennemdir. 44. Onlar, onunla kaynar su arasında dolaşırlar. 45. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 46. Rabbinin makamından korkan kimseye iki cennet var. 47. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayabilirsiniz yalan? 48. İkisi de çeşit çeşit ağaçlarla/bitkilerle doludur. 49. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 50. O cennetlerde iki nehir var, kaynayıp akan. 51. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 52. O cennetlerde iki çift var her meyvadan. 53. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 54. Astarları atlastan döşeklere yaslanırlar. İki cennetin meyveleri elle alınacak kadar yakındır. 55. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 56. O cennetlerde, bakışlarını eşlerine dikmiş öyle dilberler vardır ki, daha önce onları ne cin kirletmiştir ne de insan. 57. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 58. Sanki yakut onlar, sanki mercan... 59. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 60. İhsanın karşılığı sadece ihsan... 61. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 62. İkisinden başka, iki cennet daha var. 63. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 64. İkisi de yeşil mi yeşil... 65. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 66. İkisinde de iki kaynak var, sürekli fışkıran. 67. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 68. İkisinde de meyve, hurma ve nar var. 69. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 70. İçlerinde iyi mi iyi, güzel mi güzel hanımlar var. 71. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 72. Çadırlar içinde bekletilen huriler var. 73. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 74. Daha önce onları ne cin kirletmiştir ne de insan. 75. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? 76. Yeşil yastıklarda, emsalsiz döşekler üzerinde yatarlar yan. 77. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Fîhinne kâsirâtu-ttarfi lem yatmiśhunne insun kablehum velâ cânnunO cennetlerde, gözlerini, eşlerinden ayırmayan ve eşlerinden önce ne bir insan tarafından dokunulmuş, ne bir cin tarafından dokunulmuş eşler var. Orada aşk ve sadakat bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş, güzellik ve tazelikleri gönül okşayan öyle kadınlar vardır ki, daha önce kendilerine ne bir insan ne de bir cinn dokunmuş değildir. Sürekli temiz ve bâkire kalacaklardır. O cennetlerde gözlerini eşlerinden ayırmayan ve eşlerinden önce kendilerine ne insan, ne cin dokunmamış eşler süzgün bakışlı, alımlı, hasretlik çekmiş gibi, gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş, çılgınca seven güzeller var ki, eşlerinden önce, onlara insan ve cin eli bakışlarını yalnız eşlerine dikmiş güzeller vardır ki, onlardan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bundan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin cennetlerde, gözlerini kocalarından başkasına çevirmiyen hanımlar vardır ki, bu kocalarından önce, kendilerine ne bir insan dokunmuştur, ne de bir cin?!56, 57. O iki Cennette, kocalarından başka herkesten gözlerini saklı tutan, kocalarından evvel hiçbir insan ve cin ile yatmayan hanımlar vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?56,57,58,59. Orada, gözlerini eşlerinden ayırmayan, kendilerinden önce ne insan ne de cin dokunmuş eşler olacaktır. Şimdi, Rabbinizin cennet güzelliklerini nasıl inkâr edebilirsiniz? Onlar sanki yakut ve mercan gibidirler. Şimdi, Rabbinizin cennet güzelliklerini nasıl inkâr edebilirsiniz?Oralarda, onlardan önce ne bir insanın, ne de bir cinin dokunduğu güzel gözlüler vardırO cennetlerde gözleri efendilerinden başkasını görmeyen, daha önce cin ve insanlardan hiç kimsenin dokunmadığı tatlı bakışlı eşler/arkadaşlar 37/48, 38/52Orada hiç el sürülmemiş mahcûb nazarlı ve ins ve cinden kimsenin dokunmadığı genç zevceler bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş, daha önce ne insan ve ne de cinlerin dokunmuş olduğu eşler bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne bir cin gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin Cennetlerde öyle kasıratüttarf dilberler, ki dokunmamıştır onlara onlardan evvel İns-ü CânnOnlarda daha önce ins¹ ve cinnin¹ dokunmadığı, bakışlarını başkasından çekmiş eşler vardır. 1- Bilinen bilinmeyen, tanınan tanınmayan, hiç kimsenin. “İns ve cin” bir terkiptir. Ve “hiç kimse”, “hiçbir şey” anlamını ifade etmektedir. Diğer bir... Devamı..Oralarda gözünü yalınız zevcelerine hasretmiş öyle dilber ler vardır ki bunlardan evvel ne bir insan, ne bir cin asla kendilerine kocalarından başkasına bakmayan kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne de bir cin dokunmuştur!Cennete girenlerden önce, bilinen veya bilinmeyen birilerine hizmet etmemiş hoş bakışlı hizmetçiler Cennetlerde gözlerini eşlerine diken öyle kadınlar vardır ki bundan önce onlara ne bir insan ne de bir cin eli gözlerini sahiplerine dikmiş, bunlardan evvel insan ve periden hiçbir kimse tarafından dokunulmamış kadınlar çekingen/kaçamak [kâsırâtu’t-tarfi] bakışlı, daha önce insanların ve cinlerin dokunmadığı güzeller Krş. Sâffât, 37/48; Sâd, 38/52Orada, bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş, daha önce ne insan ve ne de cinlerin asla dokunmadığı eşler iki bahçeden başka, onlara daha nice bahçeler verilecek. Bunların içinde, gözleri eşlerinden başkasını görmeyen öyle tatlı bakışlı güzeller vardır ki, daha önce ne bir insan eli değmiştir onlara, ne de bir cin. Çünkü Allah, cennet kadınlarını, oraya lâyık üstün özelliklerle yaratmış ve Cennette, tertemiz, taptaze bir hâlde eşlerine hazırlamıştır. Hurilere eşlerinden önce ne bir insan ne de bir cin, hiçbir kimsenin eli bile başı öne eğik Kısa Bakışlılar vardır. Onlara, bunlardan önce ne bir insan dokunmuştur, ne bir cinn!Cennette, insan ve cin eli değmemiş, mahcup bakışlı güzellerden söz edilirkenOralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce; bildikleri veya bilmedikleri insanlardan hiç kimse dokunmamıştır. Geçmişlerinde hiçbir ilişkileri olmamıştır. Oralarda cennetlerde bakışlarını yalnızca eşlerine kısanlar [*] çevirenler var ki onlardan cennetliklerden önce kendilerine hiçbir insan ve cin dokunmamıştır. [*]Benzer mesajlar Sâffât 3748; Sâd 3852; Duhân 4454; Tûr 5220; Rahmân 5572; Vâkıa 5622.,Bu ifade bir kez de Rahmân 5574’te geçmekte, her iki ay... Devamı..O cennetlerde, ¹güzel gözleri eşlerinden başkasını görmeyen ve onlardan önce kendilerine hiç bir insanın ve cinin dokunmadığı eşler² 46. ayetten beri ikil olarak kullanılan cennet kelimesine gönderilen zamir burada çoğul olarak zikredilmiştir. Bu da; her iki Cennetin çeşitleriyle ... Devamı..Bu [bahçe]lerde, ne insanın ne de görünmez bir varlığın daha önce hiç dokunmadığı yumuşak bakışlı eşler bulunacak. ²⁷27 Bkz. 5635-36 ve ilgili not 14. Kâsirâtu’t-tarf lafzen, “bakışlarını kısanlar/kontrol edenler” ifadesi konusunda bkz. bu ifadenin Kur’an’da ilk d... Devamı..O cennetlerde bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş, onlardan önce hiç bir insan ve cinin dokunmadığı eşler vardır. 2/25, 56/22...37Bu cennetlerde, daha önce[⁴⁸⁶⁷] görünür görünmez hiçbir varlığın dokunmadığı, gözü dışarıda olmayan eşler olacak[⁴⁸⁶⁸][4867] Cinlerin insanlardan önceliğini ifade eden Hicr sûresinin 27. âyeti ışığında anlaşılabilir. [4868] Kâsıratu’t-tarf, lafzen “bakışını kontro... Devamı..O cennetlerde nazarlarını yalnız kendi kocalarına hasretmiş kadınlar vardır ki, kendilerine onlardan önce ne bir insan ve ne de bir cin cennetlerde gözleri eşlerinden başkasını görmeyen, tatlı bakışlı öyle güzeller vardır ki, daha önce cin ve insanlardan hiç kimse kendilerine dokunmamıştır. Onlarda bakışları kısa yalnız kocalarına bakan öyle dilberler de var ki, bunlardan önce onları ne insan, ne de cin gözlerini onlardan ayırmayan hizmetçi kızlar huriler vardır. Bunlardan önce onlara ne bir insan ne de cin eli değmiştir[*].[*] Cinsellikle ilgili herhangi bir bilgi ve tecrübeleri olmadığı vurgulanıyor. Diğer bir ifade ile cenentteki huriler hem kadın hem de erkek müminler... Devamı..O cennetlerde bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş, onlardan önce hiç bir insan ve cinin dokunmadığı eşler Cennetlerde, bakışlarını kendilerine çevirmiş güzeller vardır ki, daha önce onlara ne bir insan, ne de bir cin eli cennetlerde, bakışlarını eşlerine dikmiş öyle dilberler vardır ki, daha önce onları ne cin kirletmiştir ne de içinde göz yıġıcılardur yaķınlıķ eylemedi anlara ādemį anlardan ilerü ne daħı cennetde hūrīler vardır ki gözlerini zevceleri üzerlerine ḥaṣr itmişlerdür. Evvelce o ḥūrīlere ins ü cinn ṭaraflarından o cənnətlərdə gözlərini yalnız ərlərinə dikmiş, bundan əvvəl özlərinə heç bir ins-cins insan və cin toxunmamış qadınlar are those of modest gaze, whom neither man nor jinn will have touched before them,In them will be Maidens,5209 chaste, restraining their glances,5210 whom no man or Jinn before them has touched;-5209 See notes 4728-4729 to 4454. R. 5210 Cf. 3748 and n. 4064. Their purity is the feature chiefly symbolised.

yaşar nuri öztürk rahman suresi